23 Aralık, 2010

Kapak Yazısı :
Nereye giderseniz gidin, ülkeniz peşinizden gelir. Artık siz orada yaşamasanız da o içinizde yaşar. Afganistan'ın Khaled Hosseini'de yaşadığı gibi...
Bin Muhteşem Güneş, ilk romanı Uçurtma Avcısı'yla tüm dünyada inanılmaz bir başarı yakalayan Hosseini'nin ikinci romanı. Yazar bu romanında da yine doğduğu toprakları anlatıyor. Bu kez iki kadının kesişen yaşamları ve dostlukları üzerinden...
Küçük yaşta evlendirilen kızlar, çocuğu olmayan kadınlar, babaya ya da çocukluk arkadaşına duyulan, geçmişe gömülmüş aşklar... Khaled Hosseini, hasreti, dostluğu, aşkı ve insanlığı en iyi anlatan yazarlardan. Başarıyla kurduğu olay örgüsüyle, çıkmaz yolların nasıl düzlüklere açılabileceğini gösteren yaratıcı bir kalem. Bin Muhteşem Güneş, kelimenin tam anlamıyla 'beklenen' bir roman...
Yorumum;
Kitap tam anlamıyla dört dörtlük bence anlatımı ,dili ve konusu inanılmaz sürükleyici.Ben yattım kalktım elimde bu kitap bir türlü bırakamadım .Kadın olmak çok zor helede afganistanda dahada zor ordakı kadınların bir esirden ,bir maldan hiç bir farkları yokmuş. Herşey yasak özellikle taliban döneminde Düşünün doğumu bile burkayla yapıyosunuz ,eşinizden bütün eziyeti görüyorsunuz ama sesinizi çıkaramıyorsunuz çıkarırsanız daha beteri geliyor yumruğun. Kadın hakkı diye birşeyin adı bile yok zaten
Ben kitap boyunca rüyamda raşitle uğraştım leylaya,meryeme üzüldüm.ben herkese tavsiye ediyorum mutlaka okuyunn.
En beğendiğim paragrafsa kitaptan;
“Pusulanın hep kuzeyi gösteren ibresi gibi, bir erkeğin suçlayan parmağı da daima, bir kadını gösterir. Her zaman. Bunu hiç unutma Meryem….Seninle benim gibi kadınlara hayatta yalnızca bir, tek bir marifet gereklidir, o da zaten okulda öğretilmez. O da tahammül. Sabretmek. Katlanmak. Sahip olduğumuz tek şey bu yeteneğimizdir…. Bir erkeğin kalbi fesat, habir bir şeydir, Meryem. Bir ananın rahmine hiç benzemez. Kanamaz, sana yer açmak için genişlemez.”